Süt dişlerinde rastlanılan özellikle pulpa hastalıkları sırasında ortaya çıkan ağrıların değerlendirilmesi net ve açık olmamakla karakterizedir. Sürekli dişlerindeki ağrılarla karşılaştırıldıklarında akut dönemlerde bile ağrıların süt dişlerinde daha silik ve belirsiz olduğu görülür. Ağrıdan tanrıya gitmek güçtür.
Özellikle süt azılarının arayüz çürüklerinde gerçek bir pulpitisi dişler arası septumdan gelen bir psödo-pulpitis ağrısından ayırt etmek oldukça zordur. Dikkati çeken bir özellik ağrı nedeni ile diş hekimine getirilen çocukların 10/7-8 inin şikayetinin, çürük değil, dişler arası bölgeye biriken besin artıkları olmasıdır. Çocuk rahatsız olmaktan hoşlanmaz ve anne bunu ağrı olarak nitelendirir.
Yetişkinlerdekiler de arayüz çürükleri bölgesinde interdental diş eti papili atrofiye uğrar ve bu bölge retansiyona daha elverişli bir duruma geçer. Arayüz iyice yıkanır ve dişetine künt bir aletle hafifçe dokunularak çocuğun ağrıya reaksiyonu kontrol edilir. Eğer ağrı buradan geliyorsa demekki pulpitis değildir.
Bazen hem pulpitis, hem de septal lezyon bir arada bulunabilirler. Bu durumda ağrı mikst bir karakter alır ve tanıda güçlüklere yol açar.
Ayrıca daha önce anlatıldığı gibi süt dişi pulpası iltihaplanmalarının özel patolojisi, klinik bakımdan , akut bir pulpitis meydana gelmeksizin dentin çürüğünden doğrudan doğruya gangrene ve periodontitilse geçildiği izlenimini verir. Aslında bilindiği gibi, süt dişlerinde de patlojik fenomenlerin meydana geliş ve gelişimleri sürekli dişlerinkinin aynıdır. Fakat bunları klinik belirtileri, süt dişinin anatomik özellikleri ve çocuğun psikolojik davranışları nedenleri ile az gürültülü ve daha az objektif olarak kendilerini gösterirler.
Çocukta ağrının özel karakteri konusunda şimdiye kadar kesin bir açıklama şekli bulunamamıştır. Bununla birlikte, yeni doğmuşun şeker ve soğuk duyularını ayırt ettiği biliniyor. Diğer taraftan doğum sinir sisteminin bioşimik ve bioelektrik yapısal olgunlaşmasının akışını değiştirmez. Doğumdan önce başlayan bu gelişim doğumdan sonra da devam eder. Fakat yaşam koşulları ve biolojik ortam bu gelişiminin yolunu değiştirir, ona yeni ve özel bir karakter kazandırır.
Şu halde, mine ve dentinin bir bölümünün olduğu gibi süt dişlerinin sinirsel ve damarsal yapısının bir bölümü de rahim içi yaşamda meydana geldiğine göre bunların da rahim içi yaşamın iyi beslenme ve korunma olanaklarından faydalandığı kabul edilebilir. Ayrıca rahim içi yaşamda dış ortamdan gelen bir stimulus noksanlığı vardır. Bu noksanlık da duyarlığın normal alıcılarında, doğumdan önceki ve sonraki bölümlerde parsiyel bir farklılaşmaya yol açacaktır.
Diğer taraftan, ağrıyı anlatım için sinir sisteminin emrinde alıcı ve iletici özel hiçbir aparey yoktur. Ağrı normal duyudan bir sapma ya da bazı yüksek merkezler tarafından yapılan özel bir değerlendirmeden başka bir şey değildir. Bütün bunlardan süt dişlerinde görülen mikst ve az canlı ağrılar konusunda şu sonuçlara varılabilir:
-Süt dişlerinin rahim içi gelişimlerinde sürekli dişlerinkinden farklı bir sinirsel ve damarsal organizasyon vardır.
-Çocukta sinir sisteminin yapısı ve olgunlaşmasına bağlı özel bir değerlendirme kapasitesi vardır.
-Sinir sisteminde ağrıyı alıcı ve iletici özel bir aparey olmadığından çocuk, pulpitis ve dişler arası lezyon ağrılarını birbirinden ayırt edemez.
-Çocuğun ağrıya karşı davranışının incelenmesinde, ağrı duyusu konusunda erişkinde olduğu gibi ikili bir sistemin varlığı görülür.
- affektif duyu, yani fiziksel olan ıstırap duygusu.
-perseptif duyu, yani zihinsel olan psişik duyu.
Ağrı duyusu çocukta, başlangıçtan itibaren erişkindekinin aynı olarak var olmasına rağmen başlangıçta bu duyunun değerlendirilmesi bilinçsizdir ve yaşla bilinçlenir. Ağrının konuşma ile anlatımı ikinci yaşa doğru olur.Çocukta hayal kurma gücü, peşin hüküm verme, ağrı duyusunu arttırırlar.
Yanıt Bırak