Fissür koruyucularının diş yüzeylerine tutunmaları polimer ile mine arasındaki bağlanmadan ileri gelmektedir. Yalnız bu tutunma; koruyucu maddenin dişin üzerinde uzun süre kalmasını sağlayacak kadar güçlü değildir. Bu nedenle, diş yüzeyinde mikroskobik düzeyde tutuculuğu arttırıcı bir işlem uygulanmaktadır. Mine yüzeyi kaplanmadan önce, yüzeye %50 forforik asit ya da nitrik asit gibi çeşitli demine alize edici maddeler sürülmekte ve bunların bir süre, genellikle 30-60 saniye arasında etki göstermelerine olanak sağlanmaktadır.
Asit mine prizması orta ekseni yönünde fazla etki, prizma çevresinde ise az etki göstermekle ve böylece her prizma ufak bir parmakcık şeklinde oyulmaktadır. Mine yüzeyinde prizmaların ortalarında ufak girintiler şeklinde beliren bu oyuklar, hem retansiyon yerleri olarak, hem de mine ile örtü maddesi arasındaki adezyon yüzeyini çok fazla genişletme yoluyla tutuculuğu önemli ölçüde arttırırlar. Tutuculuğun kuvvetli olmasında mine yüzeyinde oluşturulan mikroskobik düzeydeki girinti- çıkıntıların bulunması kadar örtü maddesinin bu mikro çukurcuklara girebilmesi de, yani akışkanlığın fazla olması önemlidir.
Örtücü madde bir sert düz yüzeye değdiği noktadan geçen bir teğet çizgisi ile düz yüzey arasında bir açı oluşur. İşte bu açı alışkanlığı fazla olan maddelerde küçüktür. Bu maddeler mine yüzeyindeki mikro girintiler tümüyle doldurulabilirler ve dişe iyi tutunurlar. Viskozitenin artmasına paralel açıda büyür ve şekilde de izlenebildiği gibi örtücü maddenin mikrop çukurcuklara girebilmesi azalır. Bundan da tutuculuk olumsuz yönde etkilenir.
Tutuculuğu diş ile fissür koruyucu madde arasında kalmış olan organik maddeler, çeşitli tuz çökeltileri ve hava kabarcıkları da azaltmaktadır. Bunu önlemek için mine asidin etkisinde bırakıldıktan sonra, kuvvetli bir su spreyi ile yıkanmalı ve kurutulmalıdır. Dişe bundan sonra da kesinlikle tükürük, ağız mukozası ya da hekimin eli değmemelidir.
Diş yüzeyi ile fissür koruyucu maddenin tutunma mekanizmasında, asit etkisinde kalmış minedeki parmakcık şekline benzer girintilerin iç yüzey yapısı önemli rol oynar. Bu yüzeyde asit etkisi ile kısmen yapıları bozulup, parçalanmış fakat mine dokusundan ayrılmamış apatit kristali parçacıkları vardır.
Akışkanlığı fazla bir fissür koruyucusu mine yüzeyindeki mikro çukurcuklar içine girdiğinde, bu gevşek kristalleri taşıyan tabaka ile polimer yapılı madde arasında bir kaynaşma olur. Bu 0-30 mikronluk bir tabakadır ve işte asıl tutunma ya da yapışma olayı burada olmaktadır. Fissür koruyucu madde tüm girintileri doldurduğu gibi biraz da taşar ve mine yüzeyini 5 mikron kalınlığında bir tabaka ile kaplar. Dişin çukurcuk ya da fissür gibi yerlerinde bu üst tabaka daha da kalın olabilir.
Günümüzde kullanılan örtücü maddelerin tutunma süreleri dişlerin farklı bölgelerinde farklı olmaktadır. Genellikle fissür koruyucu madde tüberkül uçlarında 6 ay ile 1 yıl içinde ortadan kalkarken, fissürlerin ağızlarında çok daha uzun süre kalabilmektedir. Hatta bazı araştırıcılar; fissür koruyucu madde tümüyle aşınsa bile, mikro çukurcuğun iç yüzeyindeki apatit-akrilat kaynaşma tabakasının kaldığını ve bu tabakanın da dişi çürük etkenlerine karşı koruyabildiğini ileri sürmektedirler. Fissür koruyucularının dişlere tutunmasında yaş da önemli bir etmendir. Yaşın ilerlemesiyle minede olgunlaşma artmakta ve bu yapıdaki mine dokusuna asitler fazla etkili olamamaktadır.
Yanıt Bırak